Yrd. Doç. Dr. Cevdet ŞANLI
Yönetim Kurulu Adına
İnsan “eşref-i mahlukat” olarak yaratılmış;
yeryüzüne de imtihan için gönderilmiştir. Din gü-
nünün (Mâlik-i yevmi’ddîn) sahibi tarafından da
kullukla mükellef kılınmıştır. Alemlere rahmet
olarak gönderilen Resulullah (sav.)’in hürmeti-
ne bütün mükevvenatı yaratan Rabbü’l-Alemin
onun emanetini insanlara tebliğ edecek pey-
gamberler silsilesi halketmiştir.
Allah indinde dinin İslam olduğu (“İnne’d-dine
indallahü’l-İslam” ) beyan edilerek Kur’an-ı
Kerim’de nasıl inanmamız gerektiği ve nasıl
ibadet etmemiz gerektiği ifade edilmekle kal-
mamış, aynı zamanda Resulullah (sav)’ın haya-
tında tatbik ettikleri ile de usve-i hasene olarak
bizlere gösterilmiştir.
Allah(cc)’ın kelamı, Resulullah (sav)’ın sünneti,
fukahanın fıkhı, ümmetin icma’ı ile 14 asırdır
yaşanan İslam dini üzerine asırlarca saldırılar
olmuştur. Bu saldırıların en şedidini 15 Temmuz
gecesi yaşadık. Aslında bu bir sonuç idi. Nerede
ise iki asırdır, İslam’ın sancaktarlığını yapan bu
aziz millete ve ümmete farklı şekillerle saldı-
rıldı.
Türk milleti 10. Asırdan beri İslam’la şereflen-
miş; o günden bugüne İslam’ın sancaktarlığını
yapmıştır. “Hadimülharemeyn” olmayı “Ha-
kimülharemeyn” olmaya tercih etmiştir. İ’la-
yı Kelimetullah uğruna kendini adayan ecda-
dımız son ana, son nefese kadar bunu devam
etttirmiş; Çanakkale ve İstiklal Harbleri ile de
bunu taçlandırmıştır.
Tanzimat Fermanı, yetmedi Islahat Fermanı,-
yetmedi Kanun-ı Esasi, yetmedi I. Meşrutiyet,
yetmedi II. Meşrutiyet, yetmedi Cumhuriyet,
yetmedi Laiklik, yetmedi Ezanın yasaklanması
(1932-1950)… Bütün bunlar Türk milletini te-
“Ne harâbiyiz ne harâbâtiyiz; Kökü mâzide olan âtiyiz” Y. Kemal
daha
önce
yapılanların
intikamını
alırcasına
bu
münafıkça
harekete
“
dur!
”
demiştir.
Cep-
hede
bize
diz
çöktüremeyenler
münafıklık
ve
takıyye
maskesini
takmış
canilerle
bizi
vur-
maya
çalıştılar.
Bunu
fark
etmemiz
ve
fark
ettirmemiz
gerekmektedir.
Bu
sadece
bir
“
Paralel
Devlet
Yapılanması
”
değil
“
Pa
-
ralel
Din
Yapılanması
”dır.
Bunu
görmemiz
lazım.
Kırk yılı aşkın süre terör örgütleri ile bizi hiza-
ya
çekmek
isteyenler,
en
son
bizden
gözüken
münafıklarla
bizi
yok
etmeye
çalıştılar.
Bunun
bizim
şahsımızda
dine
yapılan
en
büyük
hücum
olduğunu
bilmemiz
gerekir.
15
Temmuz
gecesi
dahil
“
vatan
elden
gidiyor!
”
diyerek
hiçbir
yerden
bir
şey
beklemeden
sokaklar
çıktık.
Ulu’l-emr’in son demesine kadar da evimize gir-
medik. Biliyorduk ki vatan yoksa ev de yoktur;
din de. Çünkü “Hubbü’l-Vatan Mine’l-İman”
bizim düsturumuzdur.
BEŞİR
derneği
81
İl
ve
200’ü
aşkın
noktada
Milli
İrade
nöbetlerine
devam
etmekle
kalmadı;
ayrıca
bu
nöbetlere
gelen
vatandaşlarımıza
7/24
saat
esası
ile
hizmet
sundu.
Çünkü
BEŞİR
derneği’nin
anlayışında
“
Hizmet
Nimettir
”
var.
Birileri
pis
emelleri
için
bu
kavramlarımızı
ne
kadar
kirletirse
kirletsin;
biz
onlara
müsaade
etmeyeceğiz,
inadına
hizmet
,
inadına
himmet
diyerek
“
Halka
hizmeti
Hakk’a
hizmet
”
bile
-
rek çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Milli
İrade
için
çıkardığımız
bu
bülten
dolayısı
ile
tüm
şehid
ve
gazilerimizi
minnetle
anarken;
emeği
geçenlere
teşekkür
eder,
hayırlara
vesile
olmasını
temenni
ederim.
yakkuzda
tutmuş,
dinini
muhafaza
yolunda
nice
şehidler
vermiştir.
Bunların
hiç
birisi
15
Temmuz
İşgal
hareketi
kadar
şedid
ve
korkunç
olmamış-
tır.
15
Temmuz
Türk
milletinin
yeniden
diriliş
destanı,
yeniden
var
oluş,
yeniden
tarihe
yön
verme
hamlesi
olarak
karşımıza
çıkmaktadır.
Basın-yayın yoluyla “Paralel Devlet Yapı-
lanması” algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
15
Temmuz’u
sadece
bu
zannedersek,
tamamen
yanılırız;
mesele
bu
değildir,
bu
sonuçtur.
Yer-
yüzünde
Resulullah(sav)’ın
yolunda
Kur’an’ın
emrettiği
“
sünni
omurga
”yı
ecdadımız
asırlar-
ca temsil etmiş; millet olarak da biz her şeye
rağmen bunu devam ettirmeye çalışıyoruz. Çün-
kü
bu
topraklar,
Hoca
Ahmed
Yeseviler’in,
Şah-ı
Nakşibendiler’in,
Mevlanalar’ın,
Yunuslar’ın,
Hacı
Bayram-ı
Veliler’in,
Hacı
Bektaş-ı
Veli-
ler’in,
Akşemseddinler’in,
Aziz
Mahmud
Hüda-
yiler’in
Seyyid
Abdülhakim-i
Arvasiler’in,
Seyyid
Abdülhakim-i
Bilvanisiler’in,
Sultan
Seyyid
Mu
-
hammed
Raşidler’in
ahlakları
ile
yoğurdukları
topraklardır.
15
Temmuz,
40
yılı
aşkın
süre
içimizde
büyütülen
zehrin
dışarıya
çıkmasıdır.
İslam
adına
ortaya
çıkanların
üzerinden,
daha
önce
benzerlerinin
farklı
coğrafyalarda
denendiği
(Pakistan,
Afga-
nistan,
Hindistan,
Irak
vb.)
bir
projeden
başka
bir
şey
değildir.
Dinlerarası
diyalog
denilerek
eğitim
hizmeti
ile
süslenmiş,
gizlenmiş
bir
zehirden
bahsediyoruz.
Bu
zehrin
etkisinden
kurtulmak
kolay
değil;
yanlış
teşhis
yanlış
tedavi
demektir
ki bu da sonu ölüm demektir.
15
Temmuz
yeryüzünden
silinmek
istenen
İs
-
lam’ın
son
direnişidir.
Şair
diyor
ya:
“
Sen
bir
devsin/
Yükü
ağırdır
devin;
Kalk
dav-
ran ve sevin” işte bu aziz millet, tasavvuf
hamuru ile yoğrulmuş bu millet, 15 Temmuz’da
Millî İradeye Sahip Çıkmak
veya Paralel Dine Hayır
© Copyright 2017 | Beşir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği